NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ اللَّهِ
بْنُ دَاوُدَ
عَنْ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
بْنِ عُمَرَ
عَنْ
إِسْمَعِيلَ
بْنِ جَرِيرٍ
عَنْ
قَزَعَةَ
قَالَ قَالَ لِي
ابْنُ عُمَرَ
هَلُمَّ
أُوَدِّعْكَ
كَمَا
وَدَّعَنِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَسْتَوْدِعُ
اللَّهَ
دِينَكَ
وَأَمَانَتَكَ
وَخَوَاتِيمَ
عَمَلِكَ
İbn Ömer Kaze'a'ya
hitaben
"Gel! Ben seni
Rasûlullah (s.a.v.)'in (mücahidleri ve) beni uğurladığı gibi uğurlayayım"
dedi (ve şöyle dua etti):
"Senin dinini,
emanetini ve amellerinin sonuçlarını Allah'a emânet ediyorum"
İzah:
Tirmizi deavât; İbn Mâce,
cihâd; Ahmed b. Hanbel, II, 7, 25, 38, 136, 358.
Hz. Nebi yolculuğa
çıkan mücâhidleri uğurlarken, "Senin dinini, arkanda emanet olarak
bıraktığın çoluk-çocuğunu ve diğer emânetlerini Allah'a emanet ediyorum ve
ondan muhafaza etmesini hayatın boyunca yapacağın amellerini hayırla
neticelendirmesini diliyorum" diye dua ederdi.
İbn Ömer, Kaze'a'yı bu
şekilde uğurlamış ve Hz. Nebiin mücâhidleri bu şekilde uğurladığını ifâde
etmiştir.
Bir hadis-i şerifte
ifâde edildiğine göre, "Azîz ve celîl olan Allah'a bir şey emânet edildiği
zaman o şeyi mutlaka muhafaza eder"[bk. Ahmed b. Hanbel, II, 87.]. O
emâneti heder olmaktan korur. Ona musallat olan zâlimleri dünyada ve âhirette
cezalandırır.